HépSi GrUßuNa UlAşAbİléCéğiNiZ TéK AdRéSs!!
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
HépSi GrUßuNa UlAşAbİléCéğiNiZ TéK AdRéSs!!

forumumuz tasiniyor!http://hepsivedanscil.getgoo.net lütfen üye olun!!
 
AnasayfaAnasayfa  PortalliPortalli  GaleriGaleri  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yap  

 

 ŞENAY GÜRLER (Selda Hala) röpörtajları

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
iremsu-1
Misafir




ŞENAY GÜRLER (Selda Hala) röpörtajları Empty
MesajKonu: ŞENAY GÜRLER (Selda Hala) röpörtajları   ŞENAY GÜRLER (Selda Hala) röpörtajları Icon_minitimeÇarş. Mayıs 23, 2007 9:55 pm

Ben Selda Hala'yı oynuyorum. Cadılar ama aynı zamanda çok da tatlılar. Benim canlandırdığım Selda karakteri biraz çılgın, aşık, romantik, çok canlı bir karakter. Ben küçükken hep görünmez olmak, insanların düşüncelerini okumak ve uçmak isterdim. Elimde sihir olsa bütün dünyayı ve kendimi değiştirmek isterdim.
ŞENAY GÜRLER (Fatoş)

Fatoş'tan daha güçlüyüm ben
* İzmir'de doğdum ama doğum yılım sır! Çok haşarı bir çocuktum. Erkek kardeşimle para karşılığı Hacivat-Karagöz oynatırdık.

* Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi mezunuyum. Sinema-Televizyon- Fotoğrafçılık okudum, bir yandan da dışarıdan tiyatro yaptım. Ardından TRT'de sunuculuk... İzmir'de yapabileceğim her şeyi yaptığıma inandığımda (evlilik, boşanma ve dünyalar güzeli bir kız çocuğu dahil), kendimi aşmam gerektiğine karar verdim ve kimseyi tanımadığım koca şehir İstanbul'a geldim; yıl 1992... Yönetmenlik yapmak istiyordum, oyuncu oldum. İyi ki de olmuşum!

* Geçen yaz Reha Erdem'le "İnsan Nedir Ki?" diye bir film çektim, ekimde vizyona girecek. Sonra Gülse Birsel'le tanıştım ve rolümü anlattığında çok etkilendim. Ama ben kesinlikle Fatoş'tan daha güçlü bir tipim. Çünkü hayatta yalnızsın ve ayakta durman gerekiyor. Ancak Fatoş'un erkeklerle zaman geçirmesi gerekiyor.


İzmir'den İstanbul’a gelirken yönetmenlik idealiniz varmış. Ama oyunculukta karar kılmış gibisiniz. Bu süreç nasıl gelişti?

İzmir'de yaşarken, hem okuyup hem de oyunculuk yapıyordum. İstanbul'a gelince hayat şartların nedeniyle para kazanmam gerekiyordu. Önce, seslendirme yapmaya başladım, onu benim için her zaman ayrı bir önemi olan oyunculuk takip etti. Bu durum yönetmenliğe karşı aşkımı bitmedi elbette. Zaman zaman "keşke hayatımın bir döneminde yönetmenlik yapabilsem" diye düşündüğüm oluyor. Bir gün mutlaka bu arzumu gerçekleştireceğime, en azından kısa metrajlı filmler çekebileceğime inanıyorum.

Oyuncu olarak, şöyle arkanıza baktığınızda neler görüyorsunuz? Durumunuzdan memnun musunuz?

Aslına bakarsanız, oyunculuk bitmeyecek bir serüven. Tıpkı, hayat gibi. Her oyunda, her başladığım işte acemi olarak hissediyorum kendimi. Acemiyim zaten. Oyuncuların içinde inanılmaz bir tutku bulunur. Oyunculuk yaptıkça keyif alıyorum. Özellikle tiyatro söz konusuysa bir yandan acı çekiyorsunuz, bir yandan yeni bir şeyler keşfediyorsunuz.

"Döngel Karhanesi" ve "Korkuyorum Anne"de rol aldınız. Son filminizde gerçekten çok iyi bir performans sergiliyorsunuz. Diziler dahi bu yüzünüzü göremiyoruz. Bunun sırrı nedir?

"Döngel Karhanesi" Hakan'ın (Algül) ilk filmiydi. Bence ilk film için başarılıydı. Sette her şeye hâkimdi. Ama filmi izlediğim zaman, en azından kendi açımdan- kendimi eleştirdiğim birçok yön oldu. Bu nedenle de "Korkuyorum Anne"yi ilk filmim olarak kabul ediyorum. Bir şeyi çok istersiniz ve gün gelir isteğiniz gerçekleşir, "Korkuyorum Anne" biraz bu duruma uygun bir film. Reha Erdem’le çalışmak benim için çok önemliydi. Filmde rol almamı teklif ettiğinde, gerçekten çok heyecanlandım. Bir süre İpek’le (filmdeki karakterin adı) yatıp kalkmaya başladım. Ayrıca Reha, sette hem çok disiplinli hem çok samimi bir yönetmen hem de çok iyi bir arkadaş. Filmin senaryosu da çok sağlam. Senaryo insanı heyecanlandırıyor. Çalışmaya başladığımda elim ayağım titriyordu. Işıl (Yücesoy), Bülent (Emin Yarar), Ali (Düşenkalkar), Köksal (Engür) başta olmak üzere filmin tüm kadrosu Reha’ya inandı. Hepimiz yönetmene inanmasının sağladığı motivasyon, işe de yansıdı sanırım. Ayrıca Reha, bizlere güvendiğini sürekli hissettirdi. Güvensizlik içinde bulunulan bir anda öyle bir açılım getirdi ki, "evet burdan da bakabilirim" diye düşünmeden edemedik.

Dizide gördüğümüz oyuncuyu sinemada izlediğimizde, oyunculuk açısından büyük farklar olduğunu gözlemliyoruz. Dizilerde, oyuncular oyunculuklarını, yönetmenler ise geniş bakış açılarını sergilemekte neden bu derece cimri davranıyor?

Filmde çalışırken bir sahne için bir gün ayırabiliyorsunuz. Belki bu çekilen sahne filmin iki dakikasına tekabül ediyor ama bıkmadan usanmadan en iyisini yakalamak amacıyla çalışıyorsunuz. Televizyon dizileri daha çok tüketime yönelik. Zaten dizilerde, seyircinin hoşuna gidecek bir şey yakaladığınızda sürekli onu tekrarlıyorsunuz. Yeni bir şey katmaya ya da aramaya ihtiyaç duymuyorsunuz. Sinema ışığıyla, kostümüyle yönetmeniyle çok daha farklı bir alan. Her şeyden önce bir sanat. Yönetmenler de öyle bakıyorlar. Sinema söz konusu olunca daha fazla özen gösteriyorlar. Sonuç olarak sinema, hem oyuncuya hem de yönetmene çok daha heyecan veriyor.

Diziler ekonomik getirinin dışında, oyuncuya ne kazandırıyor?

Öncelikle popülarite sağlıyor. Eğer tiyatroda oynuyorsanız, televizyondan kazandığınız popülerlik sayesinde insanlar sizin yüzünüzü tanıyor ve oyununuza geliyor. Ayrıca artık film cast'ları da dizilerden seçiliyor. "Bu oyuncu geniş kitleler tarafından izlenir"diye düşündükleri için böyle davranıyorlar galiba. Tabii, bir handikapı da göz önünde bulundurmak gerek, yeteneği olmayan insanlara hak etmediği roller veriliyor. Benim bir sürü yetenekli arkadaşım var, ama işsiz, güçsüz evde oturuyor.

Oyunculuk açısından bir getirisi var mı?

Elbette, sürekli kamera karşısındasınız. Ayrıca kendinizi sürekli izleme şansına sahipsiniz. Bu da kendinizi eleştirme imkânı veriyor.

Üç tane kısa film çektiğinizi öğrendik. Bu filmlerin temaları neler?

Bu filmleri öğrencilik dönemimde çektiğim için, çoğu öğrencinin yaptığı gibi deneysel işler. Sembollerden yola çıkarak bir şeyler anlattım. İlk filmim rüyalarla ilgiliydi. O filmimi hâlâ seviyorum. Ama ikincisi kötüydü (gülüyor). Bitmeyen bir kısa film çekmişim. Aslında hocalarımızın "zor olan basit anlatabilmektir" derdi. Şimdi bir film çeksem aynı konuları seçmezdim, daha basit konuları anlatmayı yeğlerdim.

Sinema eğitimi almış kameranın önünde ve arkasında bulunmuş bir kişi olarak Türk sinemasına nasıl bakıyorsunuz? Favorileriniz hangi film ve sinemacılar?

Metin Erksan'ın "Sevmek Zamanı"nı beğeniyorum. Zeki Demirkubuz'un "Masumiyet"ini etkileyici buluyorum. Son zamanlarda ise Ahmet Uluçay’ın yönettiği "Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak" adlı filmi çok samimi buldum ve çok sevdim. Yönetmenlere gelince, Reha Erdem ile ilgili görüşlerimi bir önceki soruda açıkladım zaten, bence onun sineması bambaşka. Halit Refiğ ve Yavuz Turgul’un sinemasını beğenirim. Daha doğrusu, kendi sinema dilini yaratan yönetmenlerin filmleri ilgimi çekiyor diyebilirim.

İstanbul'a geldikten sonra tiyatroyla bağlarınızı da kopartmadınız. Bunun için özel bir çaba sarf ettiniz mi?

Tiyatro aşkım hiç bitmeyecek. Çünkü o bambaşka bir sanat dalı. Sinema aslında yönetmenindir. Onun dünyasının bir parçasısınızdır. Tiyatro ise oyuncunun er meydanı; kişi oyunculuğunu orada gösterir. Canlı canlı çıkıp oynuyorsunuz. Ayrıca oyuncuyu çok dinamik tutan bir tarafı var. Bir buçuk yıldır tiyatroda oynamadım, kendimi çok yarım hissediyorum. Benim için önemli olan ruhumun doyması. Ruhumun doyduğu yer, daha çok kendimle kavga edebildiğim yer oluyor. Benim için de tiyatro böyle bir yer de duruyor.

Audi A3 kullanıyorsunuz. Audi'yi tercih etme sebebiniz nedir?

Audi'yi her zaman çok beğeniyordum. Çünkü çok sağlam bir marka olduğunu ve otomobillerinde buna uygun üretildiğini düşünüyorum. Tasarımı beni her zaman etkiledi. Yeni bir otomobil alacağım zaman oldukça geniş bir araştırmaya girdim. Birkaç markaya odaklandım. Deneme sürüşleri yaptım. Audi'de çok rahat ettim. Çok doğru bir tercih yaptığımı düşünüyorum. Yolu güzel kavrıyor. Yola hâkim oluyor.

Tiyatro ve dizi oyunculuğundan sonra ‘Sen Olsaydın’ isimli programa başladın...

Daha önce de TRT için kültür-sanat programları sunmuştum aslında. Değişik şeyler yapmak, kendimi aşmak, geliştirmek istiyorum. Bu canlı yayın bana ürkütücü geldi önce. Hafta içi her gün ve bir yandan da Avrupa Yakası’nın çekimi vardı. Gerçekten sunum açısından zor. Biz bir öyküyü alıp yazıyoruz, en ufak detaylarını atlamamam gerekiyor. Ardından bir ünlü konuğumuz geliyor ve ona ben bir öykü anlatmaya başlıyorum. Öyle bir noktaya geliyoruz ki 'Sen olsaydın ne yapardın' diyorum.

- Ağırlıklı olarak kadın ünlüler katılıyor programına...

Genellikle kadınlar var ama erkek konuklarım da olacak. Genelde ilişkilerden ve ilişkilerdeki çıkmazlardan konuşuyoruz. Aslında radikal bir program ve elimizden geldiğince her konuya değineceğiz. Konuşulmayan şeyleri gündeme getirmeye çalışıyoruz.

- Zuhal Olcay ve Haluk Bilginer'le birlikte oynadığınız Oyun Atölyesi'yle tiyatro devam ediyor mu?

Geçen yıl Ermişler ve Günahkarlar'ı oynamıştık. Bu yıl çok yoğun bir dönem. Ben bu yıl oyunda yer almasam da bizim yüreklerimiz hep birlikte. Tiyatronun açılışını birlikte yaptık, üç sezon birlikte oynadık.

- İzmir’den geldin. Kaç yıl oldu İstanbul'daki yaşamına başlayalı?

Çok oldu, 1992 sonunda geldim. İstanbul’da ciddi bir mücadele verdim. Hele hiç unutmuyorum ev arıyordum, ekim ayı lapa lapa kar yağıyordu. Paramın yeteceği bir ev bulmam gerekiyordu, suratım donmuştu, bütün evler kümes gibiydi, kalınabilecek gibi değildi. Sokakta hüngür hüngür ağlamaya başlamıştım.

- Geçmişte bir evlilik yaşadın ve bir kız çocuğun var bu evlilikten...

Çok erken yaşta oldu bu evlilik. Kızım Duygu, 19 yaşında. Şimdi Paris’e dil okumak için gitti. İnşallah dil sorununu çözdükten sonra orada sanat okuyacak. Yeğenim de benimle yaşıyor. İki tane çocuğum var diyorum.

- Sen yalnız kadın olarak mı devam ediyorsun hayatına peki?

Ben valla yalnızım ve zamanım da olmuyor. Yalnız kadın olarak da keyifli devam ediyorum hayatıma. Evlilik yaşamadım bir daha. Bakalım hayat neyi getirir ya da götürür.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
ŞENAY GÜRLER (Selda Hala) röpörtajları
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
HépSi GrUßuNa UlAşAbİléCéğiNiZ TéK AdRéSs!! :: diziler..! :: acemi cadi-
Buraya geçin: